10 Aralık 2015 Perşembe

Asla Olduğun Gibi Sevilmeyeceksin

Şunu anladım ki sen kendini sevdirmezsen kimse seni olduğun kabul etmeyecek ve sevmeyecek.

Geçen gün bir yazı okudum, masallardaki gerçek aşkın seni bulmasını beklersen daha çok beklersin diye. Çünkü düzgün bir ilişki iki kişinin özverisi ve fedakarlığı ile ancak ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle hala pembe bulutlarda yaşıyorsanız, yavaş yavaş inin oralardan ve gerçek dünya ile tanışın.

Gerçek dünyada kimse sizi siz olarak sevmeyecek. Anneniz babanız bile! Hatırlayın, elbet vardır onların da sizden şikayet ettikleri... Diyorum ki: oturup birinin sizi sevmesini beklemek yerine kendinizi sevdirmeye çalışın. İyi bir insan olmaya çalışın bir kere. İyiler her zaman sevilir nasıl olsa. Adalet beklemeyin. İnsanlar adil değil. Herkes işine geldiği gibi. İyi insanların kıymetini bilin. Hoş, bazen iyi insanlar da adil olamayabiliyor.

2 Aralık 2015 Çarşamba

Bir yanınız hep çocuk kalsın

Sizi siz yapan içinizdeki çocuğun ölmesine izin vermeyin. Kimsenin egolarına da meze etmeyin. Çünkü içinizdeki çocuk ölürse, siz eksik kalırsınız. Büyümenin kimseye faydası yok. Büyümek, çirkin bişi. Bir tek çocukların içi temiz. Onların kalbinde herkese yer var. Eğer siz de içinizdeki çocuğu öldürürseniz herkes gibi olursunuz. Mekanik, kalpsiz, acımasız biri olmayın. Bir yanınız hep çocuk kalsın. Biliyorum, çocuk kalmak duygusal olmak demek. Çocukların kalbi çok çabuk kırılır. Dünyayı kendileri gibi sanarlar. Ama olsun, onlar mutlu olmayı da bilirler. Bu dünyanın tek bir amacı var, o da mutlu olmak.

22 Kasım 2015 Pazar

Hayat, bugün var yarın yok!

Bazen ipler insanın elinde olmaz. Hayatın elindedir ya da kaderin... Kimse bile bile uçurumdan atmak istemez kendini... Ama farkında olmadan uçurumdan yuvarlanırken bulur ve o anda artık durmak imkansızdır...

Bu hayatta sizi üzen insanlar olacak. Siz de onları üzün. İyi insan olmak hiçbir işe yaramıyor kandırmayın kendiniz. Sizi önemseyen, hunharca üzen insanlar durmuyor, devam ediyor kalp kırmaya. Bu bencillik mi yoksa insanlığın yaratılışı mı bilmiyorum ama ne yazık ki en yakınklarınız bile sizi tekrar tekrar üzecek. Taa ki sizden korkmaya başlayıncaya kadar. Taa ki karşılık verinceye kadar. Kalbiniz mi kırılıyor, üzülüyor musunuz? Siz de üzün ya da terk edin. Kimse sizden kıymetli değil. Hayat mı küstünüz, intiharın eşiğine mi geldiniz (evet intihar bi çözüm, tek celsede kurtulmaca) yeniden küllerinizden doğun. Bi yerden tutunun; çünkü zaten hayat göz açıp kapamak kadar kısa. Sadece önemsemeyin, değerlerinizi değiştirin, bakış açınızı değiştirin. Mesela merkeziniz sizi üzen insanlar olmasın. Hayat, bugün var yarın yok; kendiniz için yaşayın.

10 Temmuz 2015 Cuma

Korku ve kaybetmek üzerine

Karar vermekten ve bunu uygulamaktan korkmayın. Kaybetmekten de korkmayın. Gerçi çok şeye sahip olan insanlar kaybetmekten korkar. Ben onlara hayatın şanslı insanları diyorum. Kaybetmekten korkuyorsan şımarıksındır, hayat sana adil davranmıştır. Bir karar verirken, önce kaybedeceklerini düşünürsün hiç kazanacaklarına bakmadan. 

Bazıları içinse durum tam tersidir. Korkmazlar kaybetmekten. Korkmamalılar da. Her zaman kaybettiğinden daha fazlasını kazanırsın bu dünyada. 

Korkak insanlar karar veremez. Korkak insanlar esir olmaya mahkum. Korkak insanların ne kalacak gücü ne de gidecek cesareti vardır. Korkaklar hep bir şeyler arasında tercih yapmak durumunda kalacağını düşünür. 

Şöyle de bir şey var: Güçlü görünen kişilerin karakterleri hep zayıf olur. Zayıf görünenler ise olduğundan daha güçlüdür. İşte siz o güçlü insanları üzemezsiniz. Güçlü insanlar cesaretlidir, ne istediklerini bilirler ve istedikleri şeyleri alılar. 

Korkaklığınız ve gururunuz için bu dünyadaki zamanınız çok kısa. Zaman geçiyor, siz aynı kalmıyorsunuz, şartlar aynı kalmıyor. 

Bir insanı kaybetmekten korkuyorsanız şayet, ona yanlış yapmayın. Ola ki yaptınız, o zaman ikilem içerisinde kalmayın. Geçin aynanın karşısına kendinizi sorgulayın. Ne istediğinize karar verin. 

Karar vermekten de hata yapmaktan da korkmayın. Sonuçta bu sizin hayatınız. Ne demişler: Kıyıyı gözden kaybetmeyi göze almazsan yeni okyanuslar keşfedemezsin. 

Bir de yanlış insanlar için doğru; doğru insanlar için yanlış şeyler yapmayın. İkilemeyin. Dönecekseniz, gitmeyin... Döndüğünüzde umduğunuz şeyleri, umduğunuz yerde bulamayabilirsiniz. 

İyi bir insan olmak çok zor. İyi olamıyorsanız bile kötü olmayın. Kimse sizin yüzünüzden bedel ödemek zorunda değil. Net olun! Kaçmış gitmiş trenin ardından koşulmaz. Göz göre göre yanlış yoldan gidilmez. 

7 Temmuz 2015 Salı

Kendi kıymetini bil

Kaçırdığın trenin arkasından ne kadar hızlı koşarsan koş onu yakalayamazsın. Bu nedenle de boşuna kendini yorup hırpalama. Kaçırdıysan, bırak gitsin. Belki kaçırdığın son tren olabilir ama elden ne gelir? Gitti ve senin de ona yetişmen artık ne yazık ki mümkün değil. Kendine başka seçenekler ara. Ya kal, bir sonraki treni bekle ya da kendine başka alternatif bul ama asla vaktini kaçırdığın trenin arkasından üzülmek için harcama.

Mutluluğu da insanların sözlerinde ya da yüzlerinde arama. İnsanlar bencil. Hem de çok bencil. He iyiler mutlaka vardır. Onların kıymetini bil. Ama baktın kimse senin kıymetini bilmiyor, kalk git. Gitmek bu kadar zor olmasın senin için. Mutlu değilsen bir yerde, 1 dakika bile beklemeden git. Çünkü insanlar değişmeyecek. Ya bu deveyi güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin. Ne kadar doğru bir söz.

Bu hayatta kimsenin tercihi ya da alternatifi olma. Birisinin vazgeçilmezi değilsen yalnız ol. Kendinden bir şey kaybetmezsin. Fasulyeden insanların yanında olup olmaması çok da önemli değil, bu dünyada önemli olan tek şey sensin. Kendinin kıymetini bil.

Yalnız olmaktan korkma. Arkanda sana destek olan biri olduğu zaman yavaş yavaş ağırlığını ona doğru bırakırsın ve bir süre sonra ayakların seni taşımaz, yığılıp kalırsın. Arkandaki desteğe muhtaç olursun. Oysa yalnızsan, her daim kendi ayaklarının üzerinde durmak zorundasın.  Ayaklarının üzerine ne kadar sağlam basarsan, o kadar sağlam durursun darbelere karşı. 

Vazgeçmekten korkma hiçbir şeyden. Tek başına geldin bu dünyaya ve bir gün tek başına gideceksin. O yüzden seni mutsuz eden hiçbir şeye/hiç kimseye katlanma. Mutluluğu bulduysan sorgulama; çünkü çok uzun bir süre seninle kalmayacak... Ve güvenme, kendinden başka hiç kimseye güvenme. Tek dayanağın, tek desteğin, tek dostun kendin olsun bu dünyada. Kimse seni karşılıksız/koşulsuz/çıkarsız sevmeyecek.  

7 Haziran 2015 Pazar

Kabullenmişiz mutsuzluğu

"Kimsenin hayatı mükemmel değil", ne kadar avuntu yüklü ve klişe bir cümle! Adeta başka hayatlarla kendi hayatımızı kıyaslar olup, başka insanların sorunları ile içimizi rahatlatır olmuşuz. "He tamam ya, diğer insanların da hayatı mükemmel değil, şu kişinin de sorunu var, oh içim rahatladı, bu dünyada bu problemi yaşayan bir ben değilim." Resmen diğer insanların da dertlerinin olması bizim avuntumuz olmuş. Bu dünyada bu derdi çeken onlarca kişi var, o zaman bu normal bir durum algısına kapılıp, dertleri ve sorunları kabullenir olmuşuz. Herkes bunları yaşıyor, o zaman bu durum normal düşüncesi yüzünden kimse çözüm odaklı yaklaşmıyor olaylara.

Bir derdin, sıkıntın ya da endişen olduğunda: "amaaaaann, herkes yaşıyor bunları, çok dert etme." Oh ya nasıl rahatladım, herkes aynı derdi çekiyor diye benim derdim dert olmakta çıktı(!) Bir de herkes aynı şeyleri yaşıyor ya, senin probleminin ne kadar can yakıcı olduğu kimsenin umurunda değil. Herkesin başında problemler olduğu için normal olarak karşılanıyor her durum. Kimse senin ne düşündüğünü, ne hissettiğini, o derdin senin ruhunda nasıl yaralar açtığını önemsemiyor. Önemseyemiyor. Çünkü robotlaşmışız. "Kim bilir senin gibi ne insanlar var şu dünyada" deyip, derdine derman oluyor sevgili insanlarımız(!) "Bu bir tek senin başına gelmiyor." Valla rahatlıyorum bu cümleyi duyunca(!) Oh ya bi benim başıma gelmiyormuş, tamam o zaman üzülmeyeyim ben.

İnsanlar o kadar bencil, o kadar yıkıcı ki, geniş penceren bakıp olayları gözlemlemek ve çözüme ulaştırmak yerine sorunları kabulleniyorlar ve bir süre sonra bunları normal durum olarak algılıyorlar. Herkesin başına geliyormuş deyip sorunları çözmek ve işleri rayına koymak yerine kendi hayatlarını dışarıdan bir göz gibi izliyorlar. Sonra mutsuzuz. Sonra öfkeliyiz. Kabullenmişiz  yani mutsuz olmayı, dertlerle iç içe yaşamayı...

19 Mayıs 2015 Salı

Trajedi yaratmak kanımızda var

"Artık beni sevmiyorsun", "artık beni önemsemiyorsun", "artık benimle ilgilenmiyorsun" sözleri hepimize ne kadar da yakın değil mi? Çünkü her olayı trajediye çevirmek kanımızda var. Tam olarak bunun adı ilgi çekme isteği aslında. Peki bu trajedik olaylar işe yarıyor mu? Elbette ki yarıyor. O anlık tabi...  Erkek, bu duygu fırtınasını sona erdirmek ve durumu geçiştirmek için ne gerekiyorsa yapıyor. Bu durum kesinlikle o kişinin kendini size adamış olduğunu ifade etmiyor. Zorla istediğiniz her şeyi yaptırdığınız robotunuz da ağlayan bir çocuğu susturma içgüdüsüyle hareket ediyor. Oysa derinlerde o işler öyle işlemiyor. Yüksek seviyelerde yaşanan bu duygusal krizler iki tarafın da ciddi anlamda yıpranmasına sebep oluyor. Şımarıklıklarınıza, ilgi çekme isteğinize, hatta belki "... yoksa ilişki biter" tehditlerinize dayanamayan erkek çekip gidiyor. Bu senaryoda en çok zarar gören ise tabi ki ilişki oluyor.


Bu nedenle saçma sapan oyunlar oynamak yerine karşınızdaki insana açık açık ne istediğinizi söyleyin. Ne kendinizi ne de karşınızdaki kişiyi zorlamayın. Gerginliklerle beslenmek yerine o anın tadını çıkarın. Hep diyorum: “her geçen saniye ömürden,  kıymetini bilin.”

17 Mayıs 2015 Pazar

Hepimiz Kapitalizmin Kölesiyiz!

Az önce karşılaştığım kapitalizm ile ilgili yazılmış olan yazıyı paylaşma istedim. Kendimden ek yapmadan, olduğu gibi burada da yayınlıyorum. Acı ama gerçek, ne yazık ki biz de kapitalizmin kölesi olmuşuz. 

"Merhaba Ben Kapitalizm!
Küçük kızlarınızı Barbie Bebeklerle büyüttüm.
Bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar diye neden şaşırıyorsunuz!
Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım!
İstediğimi de elde ettim, 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşlerinden rahatsız.

Ben Kapitalizmim!
Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesine yetiyor!

Ben Kapitalizmim!
*Kadınlara sesleniyorum! Lütfen birer obje haline geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria's Secret'a koşun.
*Victoria's Secret ülkelerine Türkiye de eklendi, avuç içi kadar çamaşıra 80$ verince çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum!

Ben Kapitalizmim!
Yine başardım! Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım.

Ben Kapitalizmim!
Dünyayı sarışın kadınların güzel olduğuna inandırdım, bu yüzden Asya kıtasında 300 milyon kadın düzenli olarak beyazlatıcı sabun kullanıyor.

Ben Kapitalizmim!
Benim yüzümden dünyada 600 milyon obez ve 1,4 milyar aç insan var!

Ben Kapitalizmim!
Starbucks için kahve üreten bir çiftçinin oradan bir bardak kahve satın alabilmesi için 3 gün çalışması gerek!

Ben Kapitalizmim!
Uzak Doğu'da 6-12 yaş arası kızlar 200$ gibi komik bir paralarla seks kölesi olarak satılıyorlar 

Ben Kapitalizmim!
15 yaşındaki bir çocuğun iPad alabilmek için böbreğini sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum!

Ben Kapitalizmim!
*Tayland'da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun Disneyland'e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek.
*Afrika kıtası dünyanın altın rezervlerinin % 90'ını elinde bulundurmasına rağmen, dünyada sadece 4 tane Afrikalı milyarder var.
*Afrika kıtasından her sene 8,5 milyar $ değerinde pırlanta çıkıyor, kıtanın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar.
*Madonna'nın sadece Londra'da 8 evi var, ortalama 600 evsize barınak olabilecek büyüklükte.
*Sizin hayatlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının % 64'ü kokain bağımlısı.
*Yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz.

Ben Kapitalizmim ve siz hangi tanrıdan bahsediyorsunuz!
Müslümanlar 5 yıldızlı Kabe manzaralı otellerinde “ibadet” ederlerken..

Ben Kapitalizmim ve siz hangi tanrıdan bahsediyorsunuz!
Bütün dünya Hıristiyan bayramı Noeli sırf alışveriş yapıp eğlenmek için kutlarken..

Ben Kapitalizmim ve siz hangi tanrıdan bahsediyorsunuz!

Artık farkına varın, taptığınız tek tanrı benim!"

15 Mayıs 2015 Cuma

Her genç kızın yaptığı hatalar


Çok bilmiş bir insan sonunda akıllanırsa, blog konusunu her genç kızın yaptığı hatalar olarak belirler. Gelelim konumuza, gençlikte kafa aynı çalışıyor sanırım: Ne kadar saçmalarsam o kadar sevilirim. Ne kadar oynarsam, entrika çevirirsem o kadar başarılı olurum. (Gerçi bunun yaşla sınırlandırmam yanlış oldu, 30'lu yaşlara gelmiş insanlar da bu tip davranışlarda bulunabiliyor.) Burada şunu söylemek istiyorum: Mutlu olmak istiyorsan sessiz ol, oyun oynama, ne istediğini ve ne istemediğini açık açık söyle. Türlü entrikalarla insanları kendine bağlayamazsın, istediklerini yaptıramazsın. Senin hedefin: oooo bunları görünce çok kıskanacak, çok üzülecek, koşa koşa bana gelecek iken; karşındaki kişinin düşüncesi: of çok sıkıldım, senle artık uğraşamam olacaktır. Ki ben zamanında Booleyn Kızı serisini ve Hürrem Sultan serisini yalamış yutmuş insanım, entrika benden sorulur. Hepsinin sonunda ne oldu? Güçlü olan ayakta kaldı, güçlü olan kazandı... Peki mutlu mu oldular? Kısa süreli başarıları onları mutlu etmeye yetti mi? Ann Booleyn'in (entrika kraliçesi) çok sevdiği kralı tarafından kafası uçuruldu. Hürrem genç yaşta, çevirdiği entrikaların mürüvvetini göremeden gitti. Hee entrika deyince Pucca'yı unutmamak gerekiyor. Kendisini çok seviyorum; ama kesinlikle örnek almıyorum. Ona da bir entrika kraliçesi diyebiliriz. Peki o kazanıyor mu? Hayır, aynı hikayenin başına dönüp duruyor. Neden? Çünkü o işler öyle yürümüyor. Kadın aklıyla erkek aklı aynı çalışmıyor. Sizin oynadığınız oyunlar, karşınızdaki insanı yıpratıyor, yoruyor, uzaklaştırıyor. Erkeklerin entrika çevirecek kadar aklı çalışmıyor (belki çalışıyor ama oyun oynamak onlara göre değil) bu nedenle yoruluyorlar. Uğraşmak istemiyorlar, huzur istiyorlar. 

Diyeceğim şu ki: Mutlu olmak istiyorsanız önce kendi iç huzurunuzu sağlayın, ne istediğinize karar verin. Sonra bunları açık açık dile getirin, kimseyi bir şeyi yapmak için zorlamayın, bir insanın size değer verdiğini görmek için diretmeyin, bırakın karşınızdaki kişi size sevgisini nasıl göstermek istiyorsa öyle göstersin. Sevmiyorsa zaten uğraşıp kendinizi harab etmeyin. Kaçmış bir trenin arkasından koşmak size ne kazandıracak? Kendi egolarınız için karşınızdaki kişiyi harcamayın. (Hmm, bu cümle de güzel oldu, bununla alakalı ilerde bir yazı daha hazırlayabilirim. Çok ciddi bir konu gerçekten.) Karşınızdakinin de bir insan olduğunu ve onun da duyguları olduğunu sakın unutmayın. Bu dünyada kimse sizin şımarıklıklarınıza katlanmak zorunda değil. 

14 Mayıs 2015 Perşembe

İkizler Burcu İnsanının Bilmesi Gerekenler


Evet, sanırım hepimiz ikizler burcu insanlarının birtakım ortak özelliklerini biliyoruz. Bu nedenle de ikizler burcu olduğumuzu öğrenen birçok kişi bir adım geriye gidiyor. Bence de gitmeliler. Kabul ediyorum, birtakım dengesiz hareketler var ama bu bizimle alakalı değil tamamen burcun etkileriyle alakalı. Neyse, ikizler burcu olmak da çok zor, öncelikle bunu dile getireyim. Değişen ruh hali ve değişen kararlarla başa çıkabilmek ve bir yol çizmek hakikaten çok zor. Sağlıklı ruh haline sahip bir ikizler burcu kişisi olabilmek için öncelikle kendini çok iyi tanıman gerekiyor. Sen de bir ikizler burcuysan, aşağıdaki maddeleri okumanda yarar olacaktır.

*Öncelikle sinirlendiğinde, sinirini kontrol etmen çok önemli. Çok çabuk sinirlendiğini sen de, ben de çok iyi biliyoruz. Sinirlendiğinde hemen sinirini birinden çıkarmak istediğini de. Yanlış! Sinirlendiğinde otur ve birkaç dakika sakinleşmeyi bekle. Bu süre içerisinde kimse ile iletişim halinde olma. Çok değil, sadece 5 dakika içerisinde kendine geleceksin. Bu nedenle esip gürleyip kalp kırmaya gerek yok. (Kaç kere yaptın, sonra da pişman oldun.)

*Bir anda karar verme. Zaten karar vermen çok zor, bu nedenle bir anda verdiğin kararları uygulamaya sokman sende pişmanlık yaratabilir. Karar verememe ve çok çabuk karar değiştirme, ikizler burcunun en bilindik özelliği olduğu için karar vermeden önce düşün, düşün, düşün...

*Bir anda atar gider yapıp köprüleri yakma. 5 dakka sonra pişman olacağını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle sakin ol ve gerektiği yerde sükunetini koru. 

*Çok çabuk ruh hali değiştirdiğin için her düşündüğünü dile getirme. Değişen ruh hali, fikirlerinin ve bakış açının da değişmesine neden olacağı için insanların gözünde tutarsız görünebilirsiniz. 2 dakka önce mutsuzluktan öldüğünü ve 2 dakka sonra dünyanın en mutlu insanı olduğunu dile getiren sana kim güvenebilir he, kim güvenebilir söyler misin?

*Sabret. (Çok çok çok zor bir kelime ikizler için sabretmek.) Dikkat ettiysen başına ne geliyorsa sabırsızlığından, tez canlılığından geliyor. Her şeyin hemen gerçekleşmesini istemek, hataları da beraberinde getireceği için acele etmemen gerekiyor. 

*Önyargılı olma. Saniyeler içinde insanlar hakkındaki düşüncelerini kafanda kurgulama. Önce dur, tanı, anla ve ondan sonra kafanda bir profil oluştur. 

Bu liste genişletilebilir ama şu an aklıma gelenler bunlar. 

28 Nisan 2015 Salı

Başlamak için hazır olmayı bekleme

Bir şeye hazır olmayı beklerseniz, kesinlikle kendinizi hazır hissetmezsiniz. Bu nedenle bir şey yapmak istiyorsanız hemen başlayın. Çünkü günlerce, aylarca, yıllarca bekleseniz de kendinizi asla hazır hissetmeyeceksiniz. İster kariyer, ister evlilik planınız olsun, bir şeylere başlamak için hazır olmayı beklerseniz ömrünüz geçecek. Siz yola çıkın, nasıl olsa yumurta kapıya dayanınca... Öyle yani beklemeyin hiçbir şey için. Şu olsun, şu geçsin, şundan sonra şunu yaparım gibi düşünceleriniz varsa, kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Çünkü bir şeye başlamak için asla hazır hissetmeyeceksiniz. Diyet, spor, yeni bir iş, kurs ya da yeni bir eğitim... Her ne olursa olsun hazır olmayı/hissetmeyi beklemeyin. O ideal zaman asla gelmeyecek, bu yüzden zamanı kaçırmadan hemen harekete geçin. 

12 Nisan 2015 Pazar

Ben kimim?

Oy sonunda bu başlık altında birtakım şeyler yazmaya karar verdim. Ben kimim? Kimilerine göre çok sivri dilli/sert. Kimine göre çok uysal, çok yumuşak başlı. İkisi de ne kadar çelişkili dimi. İşte bu karşımdaki kişinin tutumuna göre değiştiği gibi benim ruh halime göre de değişiyor. Çünkü hiçbir zaman dışarıya oynamıyorum. Tam olarak nasıl hissedersem oyum. Hayır efendim, sizin sandığınız gibi çok sert ve soğuk bir insan olmadığım gibi, çok yumuşak başlı ve uysal da değilim.

Beni ben yapan maddeleri sıralamak istiyorum:
-İlk sıraya herkesle hemfikir olduğumuz fotoğraf çekinmeyi koyuyorum. Evet, Keri denince fotoğraf, selfie denince Keri akıllara gelir. Gelmeli.
-Sonra çok kıskancım. Aşırı derecede. Yemin ediyorum iliklerime kadar kıskancım. Yani bu kıskançlık oranını tarif etmem mümkün değil, o derece!
-Kıskançlıkla aynı orantıda bir de umursamazım, yani umurumda olmayan insanları zerre sallamıyorum. (argo kelimeler kullandığım için kızan insanlar var ama burası benim dünyam, plss karışmayın ^^)
-Allah ya, yemek yemeyi nasıl 4. maddede akıl edebilirim. Offff, bir hortum gibi sofrada ne var ne yoksa süpürdüğüm doğrudur. Diyetin bozulması bir parça brownie'ye bakar.
-Takıntılıyım. Üff hem de nasıl. Bir konuyu taktıysam kendimi hasta ederim o derece. Hele önemsediğim bir konuysa...
-Duygusalım. Bir insanın bana sesini yükseltmesi ya da acıklı bir video izlemem saatlerce ağlamama neden oluyor.
-Ya unutkanım bir de, unutkan olduğumu ilk sıraya almam gerektiğini bile unuttum. Oysa selfie gibi unutkanlık da ilk maddede yer almalı. Çok unutkan olduğum için genelde insanlara sözler vermekten kaçınırım.
-Bir konuya karşı ilgim yoksa gaza gelmem.  O nedenle çok gaza gelen biri olduğum söylenemez ama zaten ilgimi çeken konularda bir fikrin ortaya atılırsa başı çekerim.
-Aynı doğrultuda heveslerim de kısa sürüyor.
-Ay kararsızım bir de beeeen, karar veremiyorum. Yani ne istediğimi bildiğim zaman anında karar verir ve kesinlikle seçtiğim şeyden dönmem ama aksi durumda günlerce, haftalarca, aylarca düşünürüm.
-Küçük şeylerle mutlu oluyorum. Moralim bozukken, küçücük bir şeyle dünyanın en mutlu insanı oluyorum.
-Çok fazla fikir alıp her zaman kendi bildiğimi okuyorum.
-Mutsuzken de kahkaha atarak poz verebiliyorum. (Bu nedenle insanlar hep neşeli & mutlu olduğumu düşünür; ama bu tamamen fotoğrafa saygı.)
-Olması gereken bir şey olmadığı zaman çok pis çirkefleşebiliyorum.
-İnsanları eleştirmiyorum, yargılamıyorum. Akıl danışılmadığı zaman yorum yapmıyorum. Herkesin kendi aklı fikri var. Bu nedenle insanlar dertlerini rahatlıkla açabiliyor. Çok iyi dinleyiciyimdir.
-Genelde tahminlerim de doğru çıkıyor.
-Bir olayın doğrusunu bilmeden, sadece tahminlerimle kesin  yargıyı koymuyorum.
-Nabza göre şerbet veremiyorum. Gerginse ortam, sonuna kadar gidiyorum, küçücük bir kar tanesinin çığ kadar büyümesine sebep olabiliyorum.
-Bir de en pis huylarımdan birisi: keyfim yerindeyse, çok ciddi konuları bile saçma salak suluklarımla bozabiliyorum. Gevezeliğimden daha önce bahsetmiştim sanırım.
-Kindar mıyım? Değilim sanırım. Kalbimi kıranları unutmuyorum ama o kişileri gördüğümde tekrar yumuşuyorum. Kötü duygular beslemiyorum. Besleyemiyorum. Kızıyorum bazen kendime; çünkü bu insanların tekrar tekrar kötü davranmasına fırsat vermek oluyor.
-Ama bir kere soğuduysam bir insandan, ona tahammül etmem mümkün değil.
-Çok fazla egolu olduğumu sanmıyorum. Hatalarımla yüzleşebiliyorum, daha iyi fikirlere ayak uydurabiliyorum.
-Egoist ve kendini beğenmiş insanlara sinir oluyorum.
-Ruh halime göre insanlara sıcak davranabiliyorken, çok çabuk arkadaşlık kurabilirken; o an keyfim yoksa kesinlikle tek kelime konuşmuyorum.
-Ruh halimi kontrol edemiyorum. Uzun bir süre aynı modda kalamıyorum. 
-Çok çabuk bağlandığım gibi aynı hızda unutuyorum.
-Yolculukları seviyorum, lunaparktaki soluk kesici aletlere binmeye bayılıyorum. Hızı, adrenalini, heyecanı seviyorum. Uçurumun kenarında yürüyüp poz verebiliyorum.
-Kahveyi ve milkshake’i çok çok çok seviyorum.
-Şeker tüketmiyorum ama baklava, donut, ekler gibi şeyler hayatın anlam ve önemi.
-Bir şeyi yapmak istiyorsam yapıyorum, istemiyorsam kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım olmuyor.
-İlahi adalete ve karmaya inanıyorum.
-Enerjiye de inanıyorum ama enerjimi doğru kullanamıyorum. Saçma sapan şeyleri aklımdan geçirip, başıma geldiğinde üzülüyorum.
-Off bir de pozitif bir insan değilim, hep negatif hep negatif.
-Aaaa deli cesaretliyim, kesinlikle üşenmiyorum (hof, tamam bazen üşendiğim oluyor). Tabi canım isteyince.
-Önemsediğim şeyleri çok fena kafaya takıyorum.
-Evimde vakit geçirmeye bayılıyorum. Arkadaşlarımla gezmeyi de seviyorum.
-Kendi kendime kalınca bunalıma giriyorum.
-Sadece 5 dakka içinde 80 tane ruh haline girip, 800 tane fikir değiştirebiliyorum.
-Etrafı dağıtıp, sonra dağınık diye sinirleniyorum.
-Tamam biraz agresifim. Tamam birazdan daha fazla.
-Trip konusunu burda konuşmak istemiyorum. ^^
-Ya bir de son dakkaların insanıyım. Yani şu an dolabımı düzenlemem gerekirken, nerden aklıma geldiyse oturdum bunları yazıyorum.
-Ev işlerinden en çok ütü yapmayı seviyorum, süpürge yapmaktan nefret ediyorum. (tabi ki ev işi yapıyorum, formumu buna borçluyum asdsdasdas (ne formu!))
-Yemek yapabiliyorum; ama genelde yapmıyorum.
-Yemek demişken; çiğ köftenin üzerine waffle, waffle'ın üzerine iskender, onun üzerine de kızartma yemiş insanım, bana iştahtan bahsetmeyin.
-Bir de son madde olarak paçozluğumu eklemek istiyorum. Saç baş dağınık, makyajsız bir şekilde dışarı çıktığım da ne yazık ki doğru. 

Yani ben kimim deyince ilk aklıma gelenler bunlar. Yine çok uzun oldu sanırım, yayınlayıp yayınlamamak konusunda kararsızım.





7 Nisan 2015 Salı

Egoist insanlar hakkında bilmeniz gerekenler

Egoist insanlarla tartışamazsınız; çünkü onlar her konuda haklıdırlar. Kendilerini farklı fikirlere, farklı bakış açılarına kapatırlar. Israrla savunduğu konun haklı olduğuna inandırmaya çalışırlar. Haksızlar ama ısrarla ısrarla inat ederler! Neden? Çünkü onların egoları boylarından daha yüksek. Çünkü onlar için önemli olan “ben biliyorum” durumudur. Ak olan bir şeye kara derler. Herkes bilir ak olduğunu ama onlara anlatamazsınız. Ağızlarından bir kere kara çıkmıştır ve bundan dönmezler. “He evet öyleymiş” deseler egoları zarar görecek çünkü.

Egoist insanlara nasıl dert anlatılır?
Şimdi beyaz olan bir şeye kara diyen egoistlere durumu mümkün değil anlatamazsın. Onun lafının üzerine laf diyemezsin. Aslında onlar da bilirler, görürler beyazı ama işte egoo... Şimdi, böyle bir durumla karşılaşırsanız... Yani egoist birinin yanlış bildiğini, doğrusunun başka olduğunu anlatmak için, durumu onun fark etmesini sağlamanız gerekmektedir. Onun kara dediği şeye, geçip karşısına beyaz derseniz yandınız. Bunun yerine, onun beyaz olduğunu kendisinin anlamasını sağlamanız gerekecek. “Aaa beyaz o. Ben buldum, ben olmasam ne yapacaktınız” düşüncesini yaşatmanız gerekmekte. Yani boş verin doğruyu yanlışı, önce egoyu tatmin edin. Böyledir işte ego, dışarıya “mükemmelmiş”, “hep oymuş”, “enn ennn ennn iyisi oymuş” izlenimi yaratmaya çalışırlar. Bu insanlar, dışarıya kendilerini kanıtlamak için yaşarlar. İki kişi arasındaki samimiyet yetmez bunlara, illa dışarıdaki insanların, egolarını yükseltecek şeyleri görmelerini iterler. Bir egoist der ki: “Ben haklıyım, o kadar!” He bir de bu egoistler,sanki kendileri mükemmelmış  gibi sürekli akıl verirler etrafına... insanlık adına kendini geliştirmiş insanların fikirleri ne kadar değerliyse  benim için, egoistlerin  yorumları ve kendileri de o kadar komik.

Tavsiyem: Ego yorar, haksızsanız eğer kabul edin. Siz de hata yapabilirsiniz, sizin de bilmediğiniz şeyler olabilir. En en en en mükemmel siz değilsiniz!