30 Kasım 2014 Pazar

Konu: Arkadaşlık


Nasıl unutkan bir insanım beeeeeeennnnn. Allahtan en yakın arkadaşlarım var da zamanında ne olmuş, neler hissetmişim anlatıyorlar.  Aynen öyle valla. Duygularını çok yoğun yaşayan bir insanım. Her şeyimi herkes bilmez ama en yakınlarım her şeyimden ötesini de bilir. Evet benden daha çok bilirler hatta; çünkü ben unutuyorum...


Bişi oluyor, "ya işte şu kişi vardı ya..." diye giriyorum cümleye; "he evet hani şurdaki kişi, zamanında şöyle olmuştu..." diye tamamlıyorlar. Hadi ya diyorum öyle mi olmuştu, bunlar mı yaşanmıştı falan... İyi ki en ince ayrıntısına kadar anlatıyorum da unuttuklarımı geri hatırlatıyorlar. Yanlış adımlar atmadan önce "dur, zamanında şöyle olmuştu!" diyebiliyorlar.


Neyse konu arkadaşlıktan açılmışken, öyle herkes senin en yakının olmasın. O senin en yakınım dediğin kişi aslında en içten pazarlıklısı, en yalancısı, en fesadı olabilir ve aslında sadece senin düşmeni bekler. Nerden mi biliyorum? Tecrübeyle sabit! Tamam çok unutkanım ama ihanetleri ve yalanları unutmam.


Bi kere ben insanların özel hayatına saygılıyım. Anlatmıyorsa, bilsem de yüzüne vurmam. Herkesin doğrusu var, kendi aklı var vs vs. Arkadaş dediğim kişilerin, arkadaşlıkları önemli. Bi kere kötülüğünü istememeli, kıskanmamalı, yalan söylememeli.  Mesela çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. (vardı diyorum, çünkü kendisinin yaptığı olaydan sonra yüzüme bakacak yüzü kalmamış.) Özel olan durumlarını burda ifşa etmicem, her ne kadar kendisi fesat ve yalancı da olsa, ben kimsenin sırlarını ve özelini burda anlatmicam. Neyse bu sevgili arkadaşım, iki kere bana yalan söyledi. Ve ben yalan söylediğini biliyordum. Israrla inkar etmeye ve yalan söylemeye devam ederek kendini oldulça rezil bir konuma getirdi. (Flört ettiği çocukla iş birliği içinde olduğumu ve her şeyi an be an öğrendiğimi de burda kesinlikle söylemicem.)


Yani ister sevgili, ister arkadaş; her kim olursa olsun biri size soru soruyorsa doğruyu söyleyin, büyük ihitmal doğrusunu biliyordur. Göz göre göre yalancı konumuna düşmeyin!


NOT: Yüzyıllardır aynı kişilerin yeri hayatımda hiç değişmedi, onlar kendilerini biliyor. Seviliyorsunuz tek tek. İyi ki varsınız!

20 Ekim 2014 Pazartesi

Aşkın sosyal medya hali

Yeni nesil ilişkilerin bir de sosyal medya boyutu var. Hele ki taraflardan biri kıskanç ise gelsin sosyal medya kavgaları. "Twitter'da o kızı niye favladin canısı" diye başlayan kavga "sen de instagramda  o çocuğun fotoğrafını beğenmiştin" diye bitebilir.  Oysa ki normal hayatta ne kız o çocuğu tanır, ne de erkek o kızı... tam olarak bu kıskançlığın  adını koyamadım.  Siz sevgilisiniz, var olan ama tanınmayan  insanlar nasıl oluyor da sizin aranızı  bozabiliyor.  Gerçekte tanınmayan  bir insan ayrılık sebebi olabiliyor. He bir de whatsapp  var... sürekli ne zaman Online olmuş diye takip etmeler. Kimle konuşuyor acaba diye sinir krizleri geçirmeler. Bir de whatsapp son görülme olayını  kaptanlar var. Onlar için durum daha da vahim; online oldukları anda "sohpet tatlı galiba, allah muhabbetinizi  arttırsın " gibi laf sokuşturmalar. Bazıları o kadar sinsi ki ne kadar online kaldiginin  hesaplaması bile yapıyor, sonrasında delil olarak kullanıyor. "Gece saat 4'te kime online oldun canısı", "Günaydın" mesajlarinin  yerini çoktan almaya başladı.  Sonra bunun tinder'i, snapchat'i, Swarm'i var. Swarm'da  sürekli nerde görünüyor diye takip etmeler,  kimle check-in yapmış diye ortalığı birbirine katanlar... Check-in yaptığı kişinin profiline girerek 7 sulalesinin  kaydını araştırmalar... ilişki başlarken hiç üşenmeden  tüm sosyal ortamda eklemeler, ilişki bitiminde de yine hiiç üşenmeden tek tek bütün ağlardan silmeler, işte bunlar günümüzün tek eğlence kaynağı olmuş.


Sonra bir de eski sevgililerin  sosyal medya hesaplarını gizli gizli takip edenler var. Aman diiim  yanlışlıkla twitini  favlamamaya, instagramda fotoğrafını beğenmemeye  dikkat edin. Çünkü begeninizi  geri almakla bu işi halledemezsiniz. Siz  oraya yanlışlıkla dokunduğunuz  an çoktan bilidimler, mailler gitmiş olacak ve bingoooo yakalandınız! Artık, yok kuzenim beğenmiş, yok kankim bakıyormuş yanlışlıkla olmuş numaralarını kimse yemiyor benden söylemesi. Bir de gizli gizli takip ettiğini gizlemeyenler var, yeni bir foto paylaştığını görünce anında lafı sokuşturanlar, kavga çıkaranlar... Günümüzün ilişkileri, günümüz şartlarında çok zor çok. Sevgilisi olanlara kolay gelsin! (:

17 Eylül 2014 Çarşamba

Medcezir saçmalığı!


Medcezir'in yeni sezonu yayın dönemine başladığında bir de gördüm ki Mira ve Yaman ayrılmış. Üstelik Yaman'ın hayatına başkaları girmiş, Mira eski sevgilisiyle takılmış... Herneyse buraya kadar her şeye okeyim.  Sonraaaa... Tatil bitiyor ve bunlar yüz yüze geliyor. Hooop birbirilerine trip atmaya başlıyorlar. Yaman, Mira'yı Orkun'dan kıskanıyor. Mira, Yaman'ın hayatından başka kızlar gelip geçtiği için kıskanıyor. Yav gerizekalılar, madem çok seviyordunuz neden birbinizi gözden çıkardınız ve terkettiniz! 

Yaman açısından bakalım, madem Mira'yı kıskanabiliyorsun hala neden terkettin! Sen hayatına devam ederken onun hayatına kimse girmicek mi sandın! Araya başkalarının girmesine neden izin verdin! Neden geri dönüşü olmicak şeylerin olmasına izin verdin!! 


Sonra, Eylül ve Mert ikilisi var. Zavallı Eylül, Mert'in onu ne çok sevdiğini düşünüyordu. Mert'in sevgisine güveniyordu ama Mert naptı! Mert de terketti! Neymiş, sil baştan başlamak gerekiyormuş... Sil baştan başlayabilecek sanki de! İşin komik olan yanı bunlar sadece senaryo değil, gerçek hayatta da yaşanıyor. Abi erkek dediğin sevdiği hatunu sahiplenecek, seviyorsa sıkı sıkı sarılacak. Ne o öyle şimdi gideyim günümü gün edeyim sonra sana dönerim ! He geri döndüğünde senin yerinde yeller eseceğini göz önünde bulundurma! 

16 Eylül 2014 Salı

Yeni nesil görgü kuralları


Zaman geçti, devir değişti, insanlar değişti, her şey değişti, görgü kuralları bile. Her kültürün kendine özel görgü kuralı olsa da bizlerde teknolojinin gelişmesiyle yenileri çıktı. Mesela telefon görüşmeleri, mesajlaşmalar, sosyal medya aktiviteleri... oo hepsi için yapılması ve yapılmaması gereken durumlar var.  Mesela şu an bazı insanların Facebook üzerinden birilerine alenen yazdığı göndermeler, laf sokmalar... Artık bu görgüsüzlük olarak kabul ediliyor (: Aslında bunları maddeleyelim...

-Yeni tanıştığın birine hemen ertesi gün sosyal medya üzerinden ‘arkadaşlık isteği’ göndermek.
-Yüz yüze konuştuğun birinin yanında sık sık telefonda msjlaşmak.
-Yan yana görüştüğün bir arkadaşının yanında uzun uzun başka arkadaşınla telefonda konuşmak.(acil durumlarda 1-2 dakikalik bir konuşma veya msjlaşma dışında)
-Facebook üzerinden herkesin görebileceği şekilde birilerine göndermeler, laf sokmalar yapmak.
-Resmi ilişkiler içinde olduğun biriyle sanal ortamda gereksiz samimiyet ise görgüsüzlüğün daniskası. (:
-Arkadaşlarına kendi internet siteni, bloğunu veya sayfanı beğenmeleri için baskı yapmak.
-Yakın olmadığın bir arkadaşının doğum gününde onu Facebook hesabından laubali mesajlar yazmak.
-Twitter’da veya herhangi bir sosyal mecrada takma isim kullanıp kavga etmek.
-Toplu e-posta gönderirken mail adreslerini gizlememek.
-Sinema, toplantı gibi yerlerde telefonu sessize almamak.
-Aradığın kişi telefonu açmıyorsa, ısrarla ve ısrarla aramak.
-Gelen maillere veya msjlara cevap vermemek.

Bunların hepsi görgüsüzlük anlamına geliyor aman diim bunları yaparken bir kez daha düşünün. Durduk yere kendinizi küçük düşürmeyin (:

3 Eylül 2014 Çarşamba

Aşk acısına tavsiyeler



Dünyaya bir kez geliyorsun, ne kadar ömrün kaldığını da bilmiyorsun; aşk acısı çekerek de vaktini harcama. Giden bir adamın arkasından yas tutulmaz! Ya da tersi, sen terk etmeye karar verdiysen ve üzülüyorsan bu tamamen beyninin sana uyguladığı ters psikoloji. Aslında kafanda bitirmişsin ama ugulamaya gelince beynin acı çekmek istiyor, onsuz yapamicanı düşünüyorsun! Aslında tam da burada yanılıyorsun! Kim ki o! Hayatının aşkı mı! Aşk diye bişi yok! Olsa bile anlık, uzun sürmez. O yüzden şimdi ayrılmazsan bir gün mutlaka ayrılacaksın. Kolun, bacağın da değil olmadığında eksikliğini hissedeceğin.

Aşk acısı çektiğini düşünüyorsan git mis gibi kokan duş jellerinle duş al, rahatla, beynini boşalt, su gibi akıp gitsin üzerinden negatif enerji.  Üşenme kalk git sevdiğin yicekler al. Gir markete ne kadar çikolata ne kadar cips varsa doldur sepetine. Boşver diyeti falan, zaten aç kalman dışında hiçbir işe yaramıyor! Ye yiyebildiğin kadar. Dünyada bu kadar açlık varken yiyebilme olanaklarını değerlendir. Gerçi ben bu konuya farklı yaklaşıyorum; dünyada bu kadar açlık varken canımın istediğini yediğim zaman vicdan yapıyorum. Her neyse! Suffle, donut, cup cake, waffle, fondü varken bu dünyada; acı vız gelir, tırıs gider. 

Bir adam seni mutlu etmekten daha çok üzüyorsa gitmekten korkma! Sürekli kavgalar, tartışmalar nereye kadar. Hele ki seninle ilgilenmiyorsa –aslında sen ilgilenmesi için kendini paralıyorsan ve bu durum onun zerre umurunda değilse- hemen, hemen şimdi terk et gitsin! Her Dakka ilgilenmesini beklemekle geçmez zaman. Hayatı kendine zehir edersin. Çünkü o adam seninle ilgilenmiyorsa içinden gelmiyordur. Sen ilgilenmesi için kendini paraladıysan ve gene olmadıysa seni  umursamıyor; sen mutlu musun değil misin inan hiç bitaraflarına takmıyor! Kendini kandırma ve mantıklı düşün kimseden sevgi dilenme! ilişkinizde heyecan bitmişse helvasını kavurmaya başla.

14 Ağustos 2014 Perşembe

İlişkinin evreleri


Şimdiiii birinden hoşlanıyorsunnnn, o da sana boş değil. Konuşuyorsunuz, gülücükler havada uçuşuyor, her dakka merak ediyor, önemsiyor,derdini dert ediyor, ilgileniyor… her şey süper yaniii…. Sonraaaa… sonra o ilişki o kadar, sonrası ayrılık basamaklarını teker teker inmek.  Sonra olay bitiyor! Herşey tam da bu evrede kalsa ne de güzel olacak ama maalesef bir ilişkinin tek bir zirvesi var o da bu ! keşke hep flört halinde kalınabilse.

İlişkinin ilk evresi bu şekilde, canımlar cicimler havalarda uçuşuyor. İki taraf da birbirni tavlama peşinde…  güzel güzel konuşmalar, espriler, çiçekler, çikolatalar, süprizler…  Heycanlar, kendine özen göstermeler falan… geleceğe yönelik planlar.  (hadi her şeyi geçtim geleceğe yönelik plan yapanları şahsen ben anlamış değilim. Ben 5 dakka sonrası için bile plan yapmam.) iki taraf da bulutların üzerinde…

Sonra bir anda hersey durağanlaşıyor, işte o sizin elinizde olan bişi değil. "Ay ben ilişkimi aynı heycanla devam ettiririm" gibi bir durum yok.  Bir anda tartışmalar başlıyor. Günde 20 kez konuşuyorsanız artık bu 2'ye düşmeye başlıyor. Taraflar ilgisizlikten şikayet ediyor. Sonra  taraflar birbirilerine “çok yoğundum, seni seviyorum, neden böyle yapıyorsun” diiyoorrrr. Belki konuşacak bişi kalmadı, belki nasıl olsa artık elimde diye iki taraf da ilk günkü gibi birbirini önemsemiyor…

İlişkinin üçüncü evresinde büyük ihtimal çiftin arasına üçüncü kişi girmiş oluyor. Birileri çoktan başka heycanların peşine düşmüş oluyor.  Bazı ilişkiler ” bitti” demeye gerek bile kalmadan bitebiliyor. Tarafların birinden ilgi kesilince, başka ilgilenenlerin ağına düşebiliyor insan.
Sonuç olarak her şey ilgi. Bazen ilgiyi aşkla karıştıranlar da oluyor. İlgi kesilince, toz pembe baktığı gözlükler de gidiyor.


Yani sevgili erkekler; sevgiliniz, sevgiliniz diye ilgilenmiyorsunuz ya, bunu sizin yerine yapacak, kapısında yatan en az 10 erkek var ve sizin bundan haberiniz yok! Ne bu rahatlık! 

24 Temmuz 2014 Perşembe

Sahi özgür müyüm?


Özgürum özgürum diye ortalıkta dolaşıyorum. Özgür olduğumu saniyorum. Aslında bakarsan özgürum ama değilmişim onu anladım ben. Ruhum bağımlı benim. Ruhum hep birilerine bağlı. Anneme bağl, babama bağlı...  Özgür um derken bile nereye kadar özgür olduğumu bilmiyorum Özgür falan değilim yani. Kurallarım var. 
Gidenlerin bağımlısıyim. Sonra ; 
Aklın hep secemediklerinde kalır. Olmayanlara kalır. Gidenlerde kalır.Olmuyorsa olurunun getirilerini göremezsin. Olmamıştır ve hayırlısı belki de budur. Olsa olmasın isterdin belki... O yüzden bazen olmayışını sev, "Ne de güzel olmadın yine be" de... Oluruna bırakma, olmasın, ölmezsin. Kimse ölmedi olmadı diye...
Ve unutma, ağ her zaman denizden küçüktür, illa kaçırdığın balıklar olacak. Sen kaçan balığa üzülürken, balık kendi haline sevinecek. Bak olmadı o balık, sen mutsuzsun, bu biraz da bencilliğinin aynası. Ya o balık, o balık ne yapsın? Şimdi konumuz balık sananlar olacak. Balık değil mesele, olmayış. Senin için olmayan her şey seni üzebilir ama balık mutlu, bak hâlâ özgür. Sen?
Elindekileri sev, senden giden herhangi bir şey seni mutsuz edemez çünkü böyle bir lüksün yok. Kazanamadığın şeyler zaten senin olmadı, onlar için hiç üzülme.

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Kadın, erkeğinin yansımasıdır!

Bu Pazartesi'ye de Brad Pitt'in tespitiyle başlayalım... Az önce bir arkadaşımın profilinde aşağıda paylaştığım yazıyı gördüm ve hemen paylaşmak istedim. Çünkü çok doğru bir tespit. Kadın, erkeğinin yansımasıdır. Bir erkek karsısındaki kadına ne yansıtırsa onu görür. Mutlu kadınlar erkeğinin imzası gibi bişi...Tabi ki hersey karşılıklı, o zaman şöyle söyleyelim; sen karşındakine ne gösterirsen sen de aynısını görürsün. Mutluluksa mutluluk, öfkeyse öfke, nefretse nefret...

BRAD PİTT’İN KARISI HAKKINDAKİ KONUŞMASI:

Karım hasta. Kişisel yaşamı, işi, kendi hataları ve çocukların sorunlarından dolayı sürekli gergindi. Karım 14 kilo verip, 40 kiloya kadar düştü. Çok sıskaydı ve sürekli ağlıyordu. Karım mutlu bir kadın değildi. Devamlı başı ağrıyordu, kalp ağrısı vardı ve kaburga arkasında sinirleri sıkışıyordu. Sağlıklı bir uyku düzeni yoktu, sadece sabahları ve çok yorgun olduğu zamanlarda hemen uykuya dalıyordu. Bizim ilişkimiz bitmek üzereydi, ayrılma eşiğine gelmiştik. Karım kendi güzelliğini bırakmıştı, gözlerinin altına torbalar vardı, yüzüyle alay ediyordu ve kendine bakmayı bıraktı. Kendisine gelen tüm filmleri ve rolleri reddetti. Artık ben de umudumu kaybetmiştim, yakında boşanacağımızı düşündüm… 

Ama sonra bir şeyler yapma kararı aldım, sonuçta dünyanın en güzel kadınıyla evliydim. Dünyanın erkek ve kadınların yarısından çoğunun idolüydü ve sonra onun yanında uykuya dalmaya, ona sarılmaya başladım. Çiçeklerle beraber duş almaya, onu öpmeye, övgüler söylemeye başladım. Onu her dakika memnun görüyordum ve çok şaşırdım, ona hediyeler alıyordum. Sadece onun için yaşamaya başladım. Onun hakkında basınla sadece ben konuştum. Bütün olayları onun yönetimi altına aldım, onun ve ortak arkadaşlarımızın yanında onu övdüm, inanmayacaksınız ama yüzünde çiçekler açtı, daha iyi hissetti. Kilo almaya başladı, sinirlenmiyordu ve beni hiç olmadığı kadar çok seviyordu hem de beni bu kadar sevebileceğine dair hiçbir ipucu yokken.


Ve sonra bir şey fark ettim: Kadın, erkeğinin yansımasıdır.


Eğer erkek kadını deliler gibi seviyorsa, kadın gelecektir.

25 Haziran 2014 Çarşamba

Soğuk kahveyi sırf onun yüzünden sev


Bedelini ödüyoruz her şeyin, merak etme günahsız bırakmazlar seni. En iyisinin sırat köprüsünde ayağı kayar. Sana düşen şey düşmemeyi öğrenmek. Öğrenemeyeceğini bile bile çabalamak. Sezen’in söylediği gibi: "Masum değiliz hiçbirimiz."


İnsanın değerleri olmalı, her değer sizi bir adım ileri götürür. Katı kurallarınız olsun bazen. Öyle bir kuralınız olsun ki; dünya dikilse karşınıza vazgeçmeyin. Aptal olun demiyorum, inatçı olun demiyorum. Doğru yaşayın, doğru yaşamak insandan pişmanlık duygusunu alır.


Hayat bir bütündür ve geçmiş asla geçmişte kalmaz. "Sence ne önemi var geçmiş zamanlarımın?" diyen insandan korkarım ben. Senin geçmişini bir başkası yaşamadı ki? Sen yaşadın ve sen kendi yaşadığın her şeyden sorumlusun. Geçmiş geçmişte kalmaz. Çizgiler geriye doğru birleşir.

Yazıyı toplamak gerekirse, bence gerekmez bırak dağınık kalsın. Bugün git korkularınla yüzleş, gerçekler zaten hayatın içinde. Yürüyebildiğin kadar yürü, sevebildiğin kadar sev. Sonra bir kahve iç ama herkesle kahve içilmez, unutma. Sadece âşık olduğun insanla kahve iç. Onu izlerken kahven soğusun, soğuk kahveyi sırf onun yüzünden sev.

Ve unutmadan her yazıdan kendine bir cümle ayır.

16 Haziran 2014 Pazartesi

Gitmeyi öğren, kalmayi değil!

En büyük hatayi nerde yapıyoruz biliyor musun ? Gitmemiz gerektiği yerde kalmayi seçerek. Bazen canın acısa da, kanata kanata gideceksin. Bırak kanasin, daha çabuk kabuk bağlar yaran.  


Çok yanlış yerlerde kalmaktansa yanlış yerlere gitmek hep daha iyidir. Sen gitmen gerektiği yerde kalırsan ne kendini mutlu edersin ne karşındakini. Gururunu ayaklar altına alırsın. Bence gurur aşktan önce gelmeli. Basın dimdik olsun. Senin hak etmeyen birinin önünde de asla egilmesin.  

Belki çoktan yol alma vaktin geldi, belki başka yolculuklarda bekliyor seni mutluluk ne biliyorsun? Ne biliyorsun gittiğinde daha mutlu olmayacağını, belki sadece körü körüne birinde kalmak seni mutsuz ediyor? Ve emin ol kalarak kendine yazık edersin ve unutma ki her geçen saniye ömrunden.  Haketmeyene bir saniyeni bile harcama. Değer mi? Değmez. Şu gün, şu zaman, şu geçen dakikanın tekrarı yok, ona göre yaşa.


Sonuç olarak gitmen gerektiği yerde "belkiler" kafanı karıştırmasin.  "Belki öyle değildir" , "belki her şey düzelir".  Öyle bir dünya yok. İnan hersey düşündüğün gibi ve inan hiçbir şey duzelmeyecek.  Hadi artık yol alma vakti... 



13 Haziran 2014 Cuma

Bir hayata çok dahil olmamak gerek


Herkesin iyi veya kötü, sıkıcı veya sosyal bir hayatı var. Biz napiyoruz tek başımıza hayatımızı yaşayamiyoruz. Hep birilerini hayatımıza dahil ediyoruz ya da birilerine dahil oluyoruz. Karşıdaki kişi yerine düşünmeye bile başlıyoruz ya da karşımızdaki bizim adımıza düşünüyor. Böyle bir şey olabilir mi ya ? Herkesin kendi aklı fikri düşüncesi yok mu?


Ama biz psikopatiz...  kız arkadaşlarımıza da erkek arkadaşlarımıza  da Böyleyiz. Hep bir beklenti halindeyiz.  Mesela çok yakın kız arkadaşımız başka kız  arkadaşıyla görüştü, bütün gün sizi  aramadi sormadı allaaaaaaaa direk arkadaşlık bitirilir. "Demek o kız benden daha önemli yanindayken hiç halimi Hatrimi sormak aklına gelmedi oysa bugün benim başıma neler geldi, ben bunları senden  başka kime anlayabilirim ama  sen de bana böyle yaparsan bla bla bla bla " diye bu cümle uzaaaarrr gider... kıskançlık gibi bişi bu ama tam kıskançlık da değil. Iki hayatı birleştiriyoruz tek hayat gibi yaşamaya çalışıyoruz. Neden peki ? Ben nedenini bilmiyorum. Hakikaten neden ?


Bir de bunun sevgili durumları var. O daha fena ya..  direk iki hayat tek hayat oluyor. Nefes alsa neden bana söylemedim dicez... her dakka hesap vermek zorunda nerde, ne yaptı, ne yedi, ne içti, kime selam verdi, kimle lafladi.... yanlışlıkla bir tanesini söylemeyi unutsa ve bu sonradan ortaya çiksa bitti, bitti yani o ilişki yalan oldu!


Oysa bırak herkes hayatını yaşasın, başkasını hayatına dahil etmek, başkasının hayatına dahil olmak neden ? Ruhal boşlukta mıyız? Yoksa yalnızlıktan mı korkuyoruz? Yoksa özgüvensiz miyiz?


22 Nisan 2014 Salı

Solaryuma girmeden önce bilmeniz gerekenler



Güneşlenecek vakti veya fırsatı olmayanlar da solaryumdan yararlanabilirler. Solaryum güneş kadar zararlı değil. Solaryum ışınları işlenmiş olduğu için içinde zarar bulundurmuyor. Tabi ki her şeyin olduğu gibi solaryumun da zararları var. Fakat solaryum artık eskisi kadar zararlı değil. Her solaryuma giren kanser olacak diye bir durum da söz konusu değil
Solaryuma hiç girmeyenler tereddüt edebilirler, korkabilirler. Fakat korkacak hiçbirşey yok. Güvendiğiniz bir güzellik merkezinde solaryuma rahatlıkla girebilirsiniz.

Solaryuma girmeden  önce cildinizi arındırın, hiçbir şekilde krem, makyaj veya kokulu herhangi bir madde kalmasın. Tüm takılarınızı çıkartın. Saçlarınızı tepeye toplayın. İsterseniz bikiniyle, isterseniz çıplak kabine girebilirsiniz. Cildiniz çok beyaz ise solaryum ürünü kullanabilirsiniz. Bu ürünler bulunduğunuz yerde mutlaka vardır. Cildiniz çok beyaz değilse herhangi bir şey kullanmak zorunda değilsiniz.
Solaryumdan çıktıktan sonra mutlaka vücudunuza nemlendiricinizi sürün. Solaryum cildi çok kurutuyor, cildinizin parlak ve bakımlı olması için nemlendiricinizi ihmal etmeyin.

Solaryuma 3-4 gün arayla girebilirsiniz, her girdiğinizde süreleri arttırabilirsiniz. Fakat gün içinde birkaç defa veya her gün ard arda solaryuma girmeniz cildinizi çok yorabilir.
Solaryumdan çıktıktan sonra hemen etkisini göstermeyebilir. Fakat birkaç saat sonra bronzlşamaya başlayacaksınız. Teni beyaz olanlar önce kızarır sonra bronzlaşır.


Dikkat edilecek diğer bir önemli nokta ise kesinlikle solaryuma girerken güneş ürünleri kullanılmamalı.

Yaz Gelmeden 5 Adımda Forma Girin

18 Mart 2014 Salı

5 adımda formda kalma sırrı

Aslında zayıflamak o kadar zor değil... Afrika'da herkes zayıf. Nedeni çok açık değil mi yemiyorlar. Maalsef biz boğazımızı tutamıyoruz. Tamam yemiyoruz zayıflıyoruz ama 2 hafta sonra tekrar yiyerek kilo alıyoruz. Önemli olan formu korumak.

Mesela ben çok yemek yiyiyorum. Çok zayıf değilim ama etrafımdakiler nasıl çok yemek yediğime şahit ve nasıl şişmanlamadığımı düşünüyolar. 



Ben  5 Adımda Formumu Koruyorum

1- Sabahları aç karna sade, sütsüz kahve içiyorum.
Benim tercihim espresso, her sabah kahvaltıdan önce mutlaka kahve içiyorum. Kahvaltıyı da bir iki lokma tercih ediyorum, bazen de hiç yemiyorum. Çünkü benim bünye kahvaltı etmeyince zayıflıyor.

2- Tatlı Yemiyorum.
Tatlıyı çok sevsem de maalesef dizginlemek zorundayım. Benim tatlı saatim sabah aç karınla içtiğim kahvenin yanında 1-2 lokma çikolata veya kurabiye. Onun dışında bazen kaçamaklar da yapıyorum dışarıda. Waffle'a, kazandibine, fondüye, profiteröle kim hayır diyebilir kiii.... Ama dediğim gibi bunlar kesinlikle akşam saatinde yencek şeyler değil.

3- Asla aç kalmıyorum
Kendimi aç bıraktığım anda gözüm dönüyor, ben ben olmaktan çıkıyorum. O sebeple acıktığımda hep yiyorum. Tabi bu yediğim şeyler iskender, kebab vs şeyler değil, kendimce kalorisi az olan şeylerden yiyorum.

4- Abur cubur yemiyorum.
Aç kalmıyorum dediysem midemi abur cuburla doldurmuyorum. Sakın ha nefsinize yenik düşüp marketlerden aburcubura saldırmayın. asıl onlar kilo aldırıyor.

5- Ve tabiki egzersiz
Spor çok önemli, ama ben spor salonuna gitmiyorum. Bulduğum her fırsatta hareket halindeyim. Bikaç egzersizim var evde haftada bir kaç kere bunları uyguluyorum.

Dediğim gibi bunlar benim bünyeme göre şeyler, kesinlikle diyet falan değil. Ama formda kalmada kesinlikle etkiliiiiiii.....

16 Mart 2014 Pazar

Sindirella arkasına dönüp baksaydı prenses olamazdı!


Sindrellla masalını hepimiz biliyoruz o yüzden onun detaylarını anlatmicam. Bazen hayatının bazı noktalarında silbaştan yapmalısın… Kimseye tahammül etmek zorunda değilsin. Bu hayata bir kere geliyorsun.

Sevmediğin insanları, seni üzenleri hayatından çıkar. Sevmediğin işi de yapma. Dönüp arkana bakma! Asla! Hele bunu sakın yapma! Arkaya bakıp bakıp kafanın karışmasına izin verme!


Bugün senin günün. Yarın da yeni bir gün senin için doğacak. Sadece kendin için yaşa. Kimse için de fedakarlık yapma! Çünkü kimse senin için fedakarlık yapmicak! Kimseye de güvenme! Herkes her şeyi yapabilir!


Biri kafanı karıştırıyorsa sil at gitsin, sen onun aklına bile gelmiyosun. O deli gibi eğlenirken senin kendini yiyip bitirmen aptallıkların en büyüğü değil mi?


Pişmanlık? Yaptığın hiçbir şey için pişman olma. Yapmadıkların için olabilirsin. Dün gitti tatlım. Şimdideyiz. Düne dönüp bakma bile. Sindrella ayakkabısını düşürdüğünde dönüp alsaydı, prenses olamazdı masalda…

17 Ocak 2014 Cuma

Eller, ele verir

Bir kadının karakterini, kişiliğini ellerine bakarak anlayabilmek mümkün. Aslında bunu kadınlarla sınırlamamak gerekiyor. Tüm insanları ellerinden analiz edebilmek mümkün.


Bu durum kadınlar için daha çok geçerli oluyor tabi ki. Çünkü kadınların manikürü var, manikür şekli var, sonra sürdüğü ojesinin rengi var... elleri kuru mu yoksa yumuşacık mı, kullandığı el kremi kokulu mu... Yani kızlar ellerinize gereken özeni göstermiyorsanız yandınız. Elleriniz sizin CV'niz.

Mesela yeni flörtünüzle buluşmaya gittiniz, tırnaklarınız manikürsüzse zaten -1'desiniz. Üstüne tırnaklarınız uzun ve şekli biçimi yok olmuşsa etti mi -2! hele ki manikürsüz ellerinize oje sürmüş ve o ojelerin yarısı soyulmuşsa -3! Hiç şansınız yok. Zorlamayın! o adam o elleri nasıl tutsun. Elleri öyle olan bir kızın kimbilir ayakları nasıl diye düşünmez mi. Hele ki yazın o ayaklar da meydana çıkınca... Aman Allahım...

Oysa elleriniz manikürlü, güzel ojeli ve yumuşacıksa yaşadınız, hele bir de kullandığınız el kremi hafif ve güzel kokuyorsa o adam ellerinizi asla bırakmak istemeyecektir. Elleri bakımlı olan kadının  her işi temiz ve güzeldir. Burdan bu sonuça varılır. 

13 Ocak 2014 Pazartesi

Sevgilinizle yemek yiyin kızlar !

Erkekler için ideal kadın olmak istiyorsanız biraz erkekleri anlamalı ve  nasıl kadınlardan hoşlandıklarını öğrenmelisiniz.  Hayata biraz erkeklerin gözlüklerinden baktığınızda, onların ilgi alanlarına yöneldiğinizde sizinle vakit geçirmekten oldukça keyif alacaklar ve sizden bıkmayacaklar.


Biz kadınlar aman kilo almayayım, aman şunu yemeyeyim, yeni bir diyet çıkmış, şu çay zayıflamaya yardımcı oluyormuş diye düşünerek kendimizi paralıyoruz.  Sevgiliyle yemeğe çıkıldığında da mönüden kalorisi en düşük olanı, neredeyse karın doyurmayacak olanı seçiyoruz. E doğal olarak erkek arkadaş da bize ayak uyduruyor. Bunu beş buluşmada daha böyle yapan kadınlar o erkekle altıncı yemeğine çıkamıyor. Net!
Bir kadının bakımlı olması, fiziğinin güzel olması, fazlalıklarının olmaması tabii ki erkeklerin tercihleri arasında. Ama her gün diyet yemekler yiyen kadınlar değil!

Erkekler midelerine düşkündür. Hatta erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer sözü bunun ezelden geldiğinin ispatı. Erkekler genelde etçil beslenmeyi tercih ederler. Tabii et yemek bol kalori, bol yağ demek. Siz de en azından sevgilinizle haftada bir de olsa güzel bir yemek yiyin. Sonrasında birkaç günü aç geçirin J .  inanın ki erkekler rahat rahat yemek yiyen kızlardan daha çok hoşlanıyorlar. Onlarla vakit geçirmek daha keyifli geliyor.

Hatta bir erkek sırf kız arkadaşı ile canının istediği yiyemediği,, çıktığı her yemekten aç döndüğü, içip kafayı bulamadığı için ayrılabilir. Ne kadar güzel olursanız olun, ne kadar zeki olursanız olun bir erkek sizinle eğlenemiyorsa sizinle vakit geçirmesinin hiçbir anlamı yok.

Erkek arkadaşınızla yemek yemek küçümsenmeyecek kadar önemli bir konu.  Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın. Eğer siz de her gün diyet yapıyorsanız, erkek arkadaşınızla buluştuğunuzda yemiyorsanız ve aniden sebepsiz yere terk edildiyseniz sebebi bu olabilir. 

10 Ocak 2014 Cuma

Görmemişin sevgilisi olmuş


Yüzyıllar sonra kendine sevgili bulmuş bir insan, her yerde milletin gözünün içine soka soka sevgilisi olduğunu gösterir. En büyük örneği, tüm sosyal medya hesaplarında mıç mıç fotoğraflarını paylaşır, altına da "hayatımın anlamııııı, canım aşkıımmmmm, sensiz ben napaaarıımmm, ömrümün geri kalaanııııııı" gibi bir sürü sahte yorumlar yazar. Yetmezmiş gibi sevgilisinin tüm fotoğraflarının, paylaşımlarının altına alakalı alakasız yorumlar, kalpçikler, sevgi emojileri bırakır. O da yetmezmiş gibi bir de Facebook'tan duvarına şiirler yazma, şarkılar paylaşma, fotoğraflar gönderme... İnstagramda her anın fotoğrafını yayınlama, neyse ki bazıları adaplı da yatak odalarını paylaşmıyor Allahtan! Twitter'da sevgilisini mentionlama, her dakka ona yönelik twit atma...Hayır neden milletin gözüne gözüne sokuyorsun bunu. "Bakıııınnnn benim sevgilim var" diyebilmek için napıcanı şaşırıyor bazı insanlar. 


Hayır, büyük bir ivme ile başlamış bir ilişki sonrasında aynı hızla sona eriyor ya, ona üzülüyorum ben. Sonrası komik oluyor. Keşke 2 aydan uzun sürse göstermelik ilişkileriniz.Hayır amacın ne, sahte hayatına özendirmek mi yoksa kendini komik duruma düşürmek mi?